İsrail’in Hamas saldırılarını bahane ederek Gazze’de giriştiği katliam nedeniyle kan gölüne dönüşen Orta Doğu aslında bir nükleer cehennem olmaya da çok yakın. Bazı bölge ülkeleri nükleer silahları sahipken bazılarının da bu tür silahlar geliştirmekte olduğu sır değil.
Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) 2021 yılında, İran’ın ardından bölgede nükleer enerji reaktörü kuran ikinci ülke oldu. Şu anda da dördüncü reaktörünü inşa ediyor. Mısır da Rusya’nın yardımıyla dört üniteli bir reaktör inşasına başladı bile. Ürdün’de de benzeri gelişmeler var.
Yani neredeyse nükleer silah edinme niyetini tgaşımayan tek bir ülke yok bölgede. Bu ya herkeste olduğu için olası bir çatışmanın önünü kesen ya da topyekun insan kıyımına yol açan bir durum yaratabilir. Bölgenin en saldırgan ülkesi İsrail’in de nükleer silaha sahip olup olmadığı bu çerçevede merak konusu tabii ki.
İSRAİL’İN NÜKLEER SİLAHI VAR MI?
Resmi olarak kabul etmese de İsrail 1979’da Güney Afrika ile işbirliği yaprak bir atmosferik nükleer test gerçekleştirmişti. “Vela Olayı” olarak bilinen bir testtir bu. İsrail’in yaklaşık 200 nükleer silah için yeterli malzemeye sahip olduğu da biliniyor. Ciddi güvenlik kaygılarından ötürü nükleer silaha sahip olmaya çalışan İsrail’in Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını (NPT) hiçbir zaman imzalamadığı da bir gerçektir.
Suudi Arabistan’ın da bu yönde çabaları var. Veliaht Prens Muhammet bin Selman’ın (MbS) ülkeyi petrole bağımlılıktan kurtarmak için ortaya attığı 2030 Vizyonu’nun önemli bir tarafını da nükleer enerji geliştirmek oluşturuyor. Suudi Arabistan’ın hedefi kendi kaynaklarını kullanarak nükleer yakıt kullanımında düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumu yurt içinde üretmek de var. Tabii bu durum bölgede endişelere yol açıyor, ancak MbS İran nükleer silah geliştirirse, kendilerinin de aynısını yapacağını duyurmuştu defalarca.
NÜKLEERSİZ BÖLGE OLUŞTURMA ÇABALARI
Bölgede rakiplerin birbirini geçme yarışına dönüşen nükleer SİLAH edinme çabası elbette geleceği tehlikeye atıyor. Bu nedenle Orta Doğu’da Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge (MENWFZ) kurulması önerisi gündeme gelmişti geçmiş yıllarda. Birleşmiş Milletler’in de bu bölgenin kurulması çağrısında bulunduğu 1995 tarihli bir de kararı vardır. Böyle bir bölgenin kurulmasına yönelik adımlar 1960’larda başlamış, 1974’te Mısır ile İran’ın ortak deklarasyonuyla tamamlanan Genel Kurul kararı (1990’da tüm kitle imha silahlarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir) ile sonuçlanmıştır. 1995 NPT Gözden Geçirme Konferansı’nın ardından Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) bu süreci ilerletmenin yollarını değerlendirmek üzere uzmanlarla, akademisyenlerin katıldığı bir dizi toplantı düzenlemişti.
Konuya ilişkin ciddi bir ilerleme sağlanamadı bugüne kadar ne yazık ki. Hatta bu yüzden, 2013 yılında Hayfa’da, protesto amacıyla aralarında eski İsrailli milletvekillerinin de bulunduğu bir grup Kitle İmha Silahsız Bir Ortadoğu İçin Uluslararası Konferans düzenlemişti. Zaten sorunlu bir bölge olan Orta Doğu’da bir de nükleer silah olgusuyla karşılaşılmasının yarattığı endişe bölgedeki aktivistleri de harekete geçirdi. 2017’de aktivistler ile silah uzmanları Orta Doğu’da bir kitle imha silahları bölgesi (KİSB) oluşturmak için Orta Doğu Antlaşma Örgütü’nü (METO) kurdu.
METO, kuruluşundan bu yana Ortadoğulu diplomatlar, güvenlik uzmanları, eski diplomatlar arasında bir dizi yuvarlak masa konferansıyla, müzakereler düzenleyerek böyle bir bölgenin kurulmasına yönelik bir taslak antlaşma metni üzerinde müzakerelerde bulunmuştur. METO sürecinin kolaylaştırdığı taslak anlaşma metni, bölgenin tartışılması için yıllık bir konferans başlatılması önerisiyle birlikte 22 Aralık 2018 tarihinde Mısır tarafından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunuldu.
BM Genel Kurulu, Orta Doğu WMDFZ’nin kurulmasına ilişkin yıllık bir toplantı düzenlenmesine karar verdi. İlk yıllık konferans 18 Kasım-22 Kasım 2019 tarihleri arasında New York’taki BM Genel Merkezinde, Ürdün’den BM Daimi Temsilcisi başkanlığında gerçekleştirildi. Konferansa Arap Ligi’nin 22 üyesi ile İran’ın yanı sıra nükleer silah sahibi dört devlet Çin, Fransa, Rusya, İngiltere’nin yanı sıra bölgedeki neredeyse tüm devletler katıldı.
Konferansa katılmayan tek bölge ülkesi İsrail’di.
Huzurun, istikrarın bir türlü gelmediği Orta Doğu ‘da nükleer silahlanma yarışı tam hızlı sürüyor. Bölgenin geleceği bugünkünden pek de farklı olmayacak gibi görünüyor.